Diyarbakır Surları ve İç Kale: Mezopotamya’nın Taş Tacı
Diyarbakır’ın simgesi olan tarihi surlar ve iç kale, sadece bir mimari yapı değil, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini taşıyan canlı bir tarih sayfasıdır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu muhteşem yapı, Dicle Nehri’nin bereketli topraklarında yükselen siyah bazalt taşlarıyla, dünyanın en etkileyici savunma sistemlerinden birini oluşturmaktadır.
Coğrafi Konum ve Mimari Yapı
Diyarbakır Surları, kent merkezinde deniz seviyesinden ortalama 660-680 metre yükseklikte, Dicle Nehri’nin batı yakasında konumlanmış doğal bir plato üzerinde yükselmektadır. Surlar, 5.8 kilometre uzunluğunda, ortalama 10-12 metre yüksekliğinde ve 3-5 metre kalınlığındadır. Bu devasa yapı, Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun ve en iyi korunmuş ikinci sur sistemi olma özelliğini taşımaktadır.
Surların en dikkat çekici özelliği, inşasında kullanılan siyah bazalt taşıdır. Bu taşlar, yaklaşık 1 milyon yıl önce Karacadağ volkanından püsküren lavların katılaşmasıyla oluşmuştur. Bazalt taşının sert yapısı, surların binlerce yıl boyunca ayakta kalmasını sağlamıştır. Güneş ışığı altında parlayan siyah duvarlar, Diyarbakır’a “kara amid” (siyah amid) lakabını kazandırmıştır.
Surlar boyunca 82 burç (kule) bulunmaktadır. Her biri farklı dönemlerde inşa edilmiş veya restore edilmiş olan bu burçlar, değişik mimari stillerin bir arada görüldüğü açık hava müzesi niteliğindedir. En ünlü burçlar arasında Yedi Kardeşler Burcu, Keçi Burcu, Nur Burcu ve Melik Ahmet Paşa Burcu sayılabilir. Bu burçların her biri, farklı efsanelere ve tarihi olaylara ev sahipliği yapmıştır.
Surlara açılan dört ana kapı bulunmaktadır: Urfa Kapı (kuzey), Mardin Kapı (güney), Yenikapı (doğu) ve Dağ Kapısı (batı). Her kapı, farklı ticaret yollarına açılmakta ve bölgesel öneme sahip bulunmaktadır. Kapıların üzerindeki yazıtlar, onarım tarihlerini ve hükümdarların isimlerini içermektedir.
İç Kale bölgesi ise surların kuzeydoğu kesiminde, en stratejik noktada konumlanmıştır. Dicle Nehri’ne hâkim bir tepe üzerinde bulunan iç kale, şehrin en eski yerleşim alanıdır. Hz. Süleyman Camii, Nasuh Paşa Külliyesi ve Şeyh Matar Camii gibi önemli dini yapılar bu bölgede yer almaktadır.
Nüfus ve Demografik Yapı
Sur içi bölgesinin nüfusu, tarihi süreç içinde önemli değişimler geçirmiştir. Antik dönemde 30-40 bin kişiyi barındırdığı tahmin edilen sur içi, günümüzde yaklaşık 60-80 bin nüfusa ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bu rakam, kentsel dönüşüm projeleri ve göç hareketleri nedeniyle değişkenlik göstermektedir.
Sur içinde yaşayan nüfusun demografik yapısı oldukça çeşitlidir. Tarihi dokuyu koruyan eski mahalleler, çok kültürlü bir geçmişin izlerini taşımaktadır. Suriçi, Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Lalebey ve Cemal Yılmaz mahalleleri, her biri kendine özgü sosyal dokuya sahiptir.
Son yıllarda sur içi nüfusunda yaşlı ve orta yaş grubunun oranı yüksektir. Geleneksel taş evlerde yaşamaya devam eden aileler, yüzyıllık komşuluk ilişkilerini sürdürmektedir. Ancak genç nüfusun bir kısmı, daha modern yaşam alanlarına göç etme eğilimi göstermektedir. Bu durum, tarihi dokuyu koruma çalışmalarında önemli bir sosyal boyut oluşturmaktadır.
Bölgenin nüfus yoğunluğu, dar sokaklar ve tarihi yapıların korunması gerekliliği nedeniyle sınırlıdır. Restorasyon çalışmaları sırasında bazı aileler geçici olarak bölge dışına taşınmış, ancak çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte geri dönüş süreci başlamıştır.
Ekonomik Yapı ve Geçim Kaynakları
Sur içi ve surlar bölgesinin ekonomisi, tarihi kimliği ve turistik değeri etrafında şekillenmektedir. Geleneksel ticaret, zanaat, turizm ve hizmet sektörleri, bölgenin ekonomisinin omurgasını oluşturmaktadır.
Turizm Sektörü: Diyarbakır Surları’nın 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmasıyla birlikte, turizm sektörü önemli bir ivme kazanmıştır. Yerli ve yabancı turistlerin ilgisi artmış, bölge önemli bir kültür turizmi destinasyonu haline gelmiştir. Surlar üzerinde yürüyüş yapan, burçları ziyaret eden ve tarihi dokuyu keşfeden turistler, bölge ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır.
Butik oteller, pansiyon ve misafirhaneler, tarihi taş evlerin restorasyonuyla ortaya çıkmıştır. Hasan Paşa Hanı, Deliller Hanı ve Sülüklü Han gibi tarihi yapılar, konaklama tesislerine dönüştürülmüş ve turistlere özgün deneyimler sunmaktadır. Bu dönüşüm, hem tarihi yapıların korunmasına hem de istihdam yaratılmasına katkı sağlamaktadır.
Geleneksel El Sanatları ve Zanaatlar: Sur içi, yüzyıllar boyunca zanaat merkezlerinden biri olmuştur. Günümüzde de bu gelenek devam etmektedir. Gümüş işlemeciliği, telkâri sanatı, bakır işleme, taş işçiliği ve dokumacılık, bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biridir.
Kuyumcular Çarşısı’nda ustalar, geleneksel Diyarbakır telkârisi üretmektedir. Bu incelikli gümüş işleme tekniği, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne aday gösterilmiştir. Her bir telkâri ürün, aylar süren emek gerektirmekte ve yüksek katma değer yaratmaktadır.
Bakırcılar Çarşısı’nda ise el yapımı bakır kaplar, tepsiler ve süs eşyaları üretilmektedir. Çekiç sesleriyle yankılanan dar sokaklar, geleneksel zanaat kültürünün canlı bir örneğini sunmaktadır. Bu ürünler hem yerel tüketime hem de turistlere satılmaktadır.
Ticaret ve Hizmet Sektörü: Tarihi çarşılar, hala canlı ticaret merkezleridir. Hançepek Çarşısı’nda dokuma ürünleri, Hasırlı Bazaar’da yöresel gıda ürünleri, çeşitli çarşılarda ise hediyelik eşyalar satılmaktadır. Geleneksel pazar yerleri, hem yerel halkın hem de turistlerin alışveriş ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
Restoran ve kafeler, bölge ekonomisinin yükselen yıldızıdır. Dicle Nehri manzaralı çay bahçeleri, sur içindeki tarihi konaklarda açılan restoranlar, yöresel mutfağı sunarak önemli gelir kaynakları oluşturmaktadır. Kaburga dolması, meftune, mumbar, içli köfte ve Diyarbakır’a özgü diğer lezzetler, bu mekânlarda tatmakta ve bölge ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Kültür ve Sanat Etkinlikleri: Sur içi, kültürel etkinliklerin merkezi haline gelmiştir. Sanat galerileri, müzikli mekânlar, tiyatro gösterileri ve festivaller, bölgeye farklı bir dinamizm kazandırmaktadır. Dicle Fırat Kültür ve Sanat Festivali, yıllık olarak sur içinde düzenlenmekte ve önemli ekonomik hareketlilik yaratmaktadır.
Tarım ve Bahçecilik: Sur dışındaki alanlarda, özellikle Dicle kıyılarında geleneksel bahçecilik devam etmektedir. Hevsel Bahçeleri, UNESCO listesinde surlarla birlikte yer alan ve tarihi sulama sistemiyle dikkat çeken bir tarımsal alandır. Burada yetiştirilen sebzeler ve meyveler, yerel pazarlarda satılmaktadır.
İstihdam ve Geçim Kaynakları
Sur bölgesinde yaşayan halkın geçim kaynakları çeşitlilik göstermektedir. Esnaf ve zanaatkârlar, geleneksel mesleklerini sürdürerek hem geçimlerini sağlamakta hem de kültürel mirası yaşatmaktadırlar. Turizm sektörünün gelişmesiyle birlikte, rehberlik, otelcilik, restoranculuk gibi alanlarda yeni istihdam olanakları ortaya çıkmıştır.
Kamu çalışanları, özellikle müze ve kültür varlıklarının korunmasında görev yapanlar, bölgenin istihdam yapısının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Restorasyon çalışmaları, inşaat işçileri ve taş ustaları için sürekli iş imkanı yaratmaktadır.
Genç girişimciler, tarihi dokuyu modern işletme anlayışıyla harmanlayarak yeni girişimler geliştirmektedir. Kafe-restoranlar, butik oteller, hediyelik eşya dükkanları ve sanat atölyeleri, gençlere istihdam olanağı sağlamaktadır.
Diyarbakır Surları ve İç Kale, sadece tarihi bir yapı değil, aynı zamanda canlı bir ekonomik ve sosyal ekosistemdir. Binlerce yıllık geçmişi bugüne taşıyan bu muhteşem yapı, modern ekonomik faaliyetlerle harmanlanan geleneksel yaşam tarzının sürdüğü eşsiz bir mekândır.
UNESCO Dünya Mirası statüsü, bölgeye olan ilgiyi artırmış ve sürdürülebilir turizm odaklı bir ekonomik dönüşümü tetiklemiştir. Gelecekte, tarihi dokunun korunmasıyla ekonomik kalkınmanın dengelenmesi, Diyarbakır Surları’nın hem kültürel mirasımız hem de yaşayan bir kent dokusu olarak varlığını sürdürmesini sağlayacaktır.